23 Haziran 2013 Pazar

YAZAMADIĞIM ROMANIN ÖYKÜSÜ


YAZAMADIĞIM ROMANIN ÖYKÜSÜ

Yazarı: Yiğit Okur

Yayınevi: Can Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım-2011, 3. Basım-Nisan 2011

Sayfa Sayısı: 120


Gazetede bir haber:

"Bale şehrinin hayvanat bahçesindeki eşeğe cinsel tecavüzde bulunan Türk işçi beraat etti. Yargıç, eşekle ilişkiye girmek sanığın örf ve adetinde olduğu gerekçesiyle beraatine karar verdi."

Gülmedim. Hiç komik değil.

Türk örf ve adetinde eşekle cinsel ilişki mi var? Yok. Yani "yok" olmalı bu sorunun cevabı. 

Ama o davada Türk işçinin avukatı artık nasıl bir savunma yaptıysa, hakimi bu konuda ikna etmiş belli ki.

İşte o dava nasıl gelişti acaba, diye merak eden bir avukat yazmış kitabı.

Gazetede bu haberi okuyan avukat, zihninde davanın nasıl gelişmiş olabileceğini, avukatın savunmasını, tanık dinlenmişse tanıkların neler söylemiş olabileceğini kuruyor. Ama sonra tabi hayat gailesi unutuyor gidiyor.

On beş yıl sonra bir gün hiç ummadığı bir şekilde bu haber tekrar karşısına çıkıyor.

Bir resepsiyonda Bale Üniversitesinden bir profesör hanımla tanışıyor. Avukatın da aklına yıllar önce gazetede okuduğu haber geliyor. Bu haberi ve Bale hakiminin verdiği kararı anlatıyor kadına. 

Bunlar gülüşüyor ilkin, sonra kadın; "Ben o olayın tam ortasındaydım" deyince ooooh gel de dinleme/ gel de okuma.

Kadın olayı gerekli gereksiz bir sürü ayrıntıyla anlatıyor. Hiç sevmiyorum böyle gereksiz detayları. Sadede gel bacım, ama yok, bir de serde akademisyenlik olduğu için olsa gerek, uzattıkça uzatıyor. Üniversite hocaları, hele ki Hukuk Fakültesi hocaları böyledir, uzun uzun anlatmayı severler. 

Avukat da kadını dinlerken böyle düşünüyor ve ekliyor:

"Öğretim üyelerinin genetik yapısından mı, içgüdüsel dürtüden mi, konuşma termostatları kırk beş dakikaya ayarlıdır. Kürsüye çıkınca, kırk beş dakika soluk almadan konuşurlar. Zil çalınca, onların son cümleleriyle zilin sesi üst üste gelir."

Kadın bu eşek tecavüzcüsü adamla karşılaştığında Hukuk Fakültesinde öğrenciymiş. Tercümanlık yapıyormuş. Bu vesileyle adamla tanışmış. Sonra adamın çaresizliğine acıyıp yardım etmiş. Kalacak yer ve davasını takip edecek avukat bulmasını sağlamış.

Al bak iki dakikada anlattım işte.

"Avukatlar böyledir. Hemen olaya girilsin isterler."

Kadını dinleyen avukat, bundan şahane roman olacağını söylüyor. Nitekim avukatlığının yanısıra yazarlık titri de var. 

Bunu duyan kadın birden celalleniyor:

"Garibanın tekinin bir gençlik hatasından roman yapacaksınız; onun geçmişiyle alay edeceksiniz, yargıyla, yargıçla alay edeceksiniz. Meslektaşlarınızla alay edeceksiniz...Sizi izleyeceğim; böyle bir roman çıkarsa , hele o adamın adı geçerse, size her türlü ceza davası, manevi tazminat davası açacağım. Kitaplarınızı toplatacağım. Hele bir girişin, görürsünüz gününüzü."

Abooov, neye kızdı ki bu kadar. 

Bir de öğretim görevlisi olacak. Hele öyle bir kitap yaz, "dokunan yanar" diyor. Ne sığ.

Nitekim bizim avukat gerçekten de böyle bir roman yazmıyor. Yazamadığı bu romanın öyküsünü yazıyor. 

İşte avukatlık böyle bir şey. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder